ELEŞTİRMELERİN GÖSTERDİĞİ SONUÇ
Eleştirdiğimiz bütün yapıtlarda görülen ortak kusurlar şöyle
özetlenebilir:
(1) Atasözleri ve deyimler üzerine yayımlanmış yapıtlarda
bu sözlerin nitelikleri iyi incelenmemiş, dolayısıyla bu söz çeşitlerinin
özellikleri belirtilmemiş, tam tanımları yapılmamıştır.
(2) Birçoklarında atasözleri ve deyimler ayrı ayrı bölümlerde verilmemiş,
karışık olarak sıralanmıştır.
(3) Sözleri ayrı ayrı bölümlerde vermeyen yapıtlar atasözü
ve deyim olmayan dizelerle sanat ve düşünce eserlerinden alınmış sözlerle,
dahası rasgele bayağı laflarla doludur. Böylece yapıtları hazırlayanlar
kendilerini daha çok atasözü ve deyim derlemiş gibi göstermektedirler.
Oysa bu çeşit sözler, gereksiz olmakla kalmamakta, zararlı olmaktadır.
Çünkü atasözü ve deyim kavramının yozlaşmasına yol açmaktadır.
(4) Atasözleriyle deyimlere ayrı ayrı bölümlerde yer veren
yapıtlarda dahi atasözleri arasına deyimler ve deyim olmayan sözler;
deyimler arasına da atasözleri ve rasgele başka sözler alınmıştır. Bu
durum, iki söz çeşidini birbirinden ayıran özelliklerin belirlenememiş
olmasından ileri gelmektedir.
(5) Yapıtları hazırlayanlar, daha önceki yapıtlarda bulunan
sözleri bir inceleme ve degerlendirme süzgecinden geçirmeksizin
yanlışlarıyla, kusurlarıyla kendi kitaplarına aktarmışlardır.
Bütün bunlardan sonra belirtmek istediğimiz bir incelik
daha vardır:
Atasözlerinde ve deyimlerde, saydığımız niteliklerden, verdiğimiz kesin
ölçülerden başka kuralla belirtilemez bir hava, bir deyiş güzelliği ve
soyluluğu vardır. Bu havadan, bu güzellik ve soyluluktan yoksun olan sözler,
kurallara, ölçülere uygun görünseler de gerçek atasözü ve deyim değildirler.
Gerçek olanlarla olmayanları ayırt edebilmek için onlarla çok
uğraşmak, yoğrulup kaynaşmak, onların büyülü inceliklerini sezecek bir
sağduyu kazanmış olmak gerekir.
:::::::::::::::::::::::
İKİNCİ BÖLÜM
ATASÖZLERİ SÖZLÜĞÜ
ABECE SIRALAMASINDA UYGULANAN YÖNTEM
Atasözlerini ve deyimleri abece sırasına koymada iki yöntem vardır:
1) Arka arkaya gelen sözcükleri bitişik ve tek sözcük gibi
düşünerek abece sırasına koymak. Yani aşağıdaki atasözlerini şu sıra ile
yazmak:
Elçiye zeval olmaz.
Elden gelen övün olmaz.
El elden üstündür.
El eli yıkar, iki el yüzü.
El ile gelen düğün bayram.
Elin ağzı torba değil ki büzesin.
Elin vergisi gönülün sevgisi.
El üstünde gömlek eskimez.
2) Önce yalın sözcükle başlayan sözleri, ondan sonra yalın sözcüğe
eklenen harflerle oluşmuş sözleri sıralamak, yani yukarıdaki örnekleri şu
sıra ile yazmak:
El elden üstündür.
El eli yıkar, iki el yüzü.
El ile gelen düğün bayram.
El üstünde gömlek eskimez.
Elçiye zeval olmaz.
Elden gelen övün olmaz.
Elin ağzı torba değil ki büzesin.
Elin vergisi gönülün sevgisi.
Bu kitapta birinci yöntem uygulanmıştır.
:::::::::::::
-A-
1- Abanın kadri yağmurda bilinir.
Bir şeyin gerçek değeri, ancak ona çok gerekseme duyulduğu zaman iyi
anlaşılır. Krş. Buğday başak verince orak pahaya çıkar., Aş taşınca...
2- Aba vakti yaba, yaba vakti aba (Kürkü orak vaktinde, orağı kürk
vaktinde.)
Kişi, kendisine gerek olan şeyleri vaktinden önce ve ucuz olduğu zaman
satın almalıdır. Yazın aba, kışın yaba satın almak gibi.
3- Abdala kar yağıyor demişler, tiremeye (durmuşum) demiş.
Varlıklılar için bir sıkıntı söz konusu olan durum,
yoksulluk ve sıkıntı içinde yaşamakta olan kişi için
kaygı verecek bir şey değildir. O, bu yaşantıya alışıktır:
Krş. Ölmüş koyun kurttan korkmaz. Kalendere kış geliyor...
4- Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır.
Gürmemiş kişi, rastlantı olarak layık olmadığı bir duruma kavuşsa bu durum
kendisinin hakkı imiş gibi aptalca böbürlenir.
5- Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz.
Bir kimse sevdiği işi döne döne ve uzun süre yapmaktan bıkmaz.
6- Abdalın dostluğu köy görününceye kadar.
Çıkarı dolayısıyla size yakınlık gösteren kişi, işini
yürütecek başka yollar bulunca sizinle ilgisini keser.
7- Abdalın karnı doyunca gözü pabucundadır (yolda olur).
Çıkarcı kimsenin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır.
8- Abdalın yağı çok olursa gah borusuna çalar, gah gerisine (Çobanın yağı
çok olursa çarığına sürer).
Varlıklı, ama akılsız ve hesapsız kişi, malını gereksiz yerlere harcar,
telef eder. Krş. Kürdün yağı çok olunca...
9- Aca dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış. (Açın uykusu gelmez).
1) Aç olan kimse, ne türlü rahatlık sağlanırsa sağlansın, dinlendirilemez;
uyuyamaz.
2) Bir gerekseme içinde bulunan kimse, ancak onun giderilmesiyle rahata
kavuşturulabilir.
10- Acar tazı çullu da belli olur, çulsuz da.
Değerli kişi, gösterişi, giyim kuşamı olmasa da değerinden bir şey
yitirmez; nerede olsa tanınır.
11- Acele ile menzil alınmaz.
İvmekle daha çabuk sonuç alınır sanılmamalıdır.
12- Acele işe şeytan karışır.
İvilerek yapılan iş yanlış, bozuk olur.
13- Acele yürüyen yolda kalır.
İş yaparken iven şaşırır, işini sona erdiremez.
14- Acemi katır kapı önünde yük indirir.
Beceriksiz ve anlayışsız kişi, kendisine yaptırılan işi
en kötü evresinde yüzüstü bırakır.
15- Acemi nalbant kürt (gavur, ahmak) eşeğinde (öğrenir, usta olur) dener
kendini.
İşinde ustalığa erişmemiş kimse, ilk denemelerini heder olmasına
acınmayacak malzeme üzerinde yapar.
16- Acı acıyı keser (bastırır), su sancıyı, (Acı acıya, su
sancıya).
Bir güçlüğü yenmek için başka bir güç yola başvurmak gerekir.
17- Acıkan doyman (sanır), susayan kanmam sanır.
Uzun süre bir şeyin yokluğunu çeken kimse, o şeyden ne kadar çok elde
etse yine kendisine yetmeyeceği kanısında bulunur.
18- Acıkan ne olsa yer, acıyan ne olsa söyler (Acıkan ne yemez,
acıyan ne demez.)
Geçim sıkıntısı içinde bulunan kişi, ne türlü bir geçim yolu bulursa onu
yapar. Canı yanan kişi de sonunu düşünmeden ağzına geleni söyler. Krş. Aç
ne yemez, tok ne demez.
19- Acıklı başta akıl olmaz.
Büyük bir sıkıntı içinde bulunan kimsenin yaptığı
işte mantık aranmamalıdır.
20- Acıkmış kudurmuştan beterdir.
Uzun zaman bir nesnenin yokluğunu çeken kişi, kudurmuş gibi ona saldırır.
Gözü başka şey görmez. Krş. Alışmış kudurmuştan beterdir.
21- Acından kimse ölmemiş (Acından ölmüş yok).
Kişi, züğürt olabilir. İşsiz ve parasız kalabilir. Ama
aç kalmaz. Bir geçim yolu bulur. Krş. Allah kulunu kısmeti ile yaratır.,
Açık ağız aç katmaz.
22- Acındırırsan arsız olur; acıktırırsan hırsız olur.
Koruduğunuz kimse, başkalarını ona acındırdığınızı göre göre arsız olur.
Emeğinin tam karşılığını vermediğiniz kimse de hırsız olur. Krş. Çok
söyleme arsız edersin...
23- Acı patlıcanı kırağı çalmaz.
İşe yaramayan kimsenin bozulacak nesi vardır ki
zararlı etkenler ona dokunsun?
24- Acı (kötü) söz insanı (adamı) dininden çıkarır (tatlı söz yılanı
ininden çıkarır), (Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır).
Kötü söz bir kimseyi çileden çıkarır, kötü davranışlara sürükler. Tatlı
dil, azgın düşmanı bile yola getirir.
25- Acıyan uyumuş, acıkan uyumamış.
Her türlü sıkıntıya katlanlır, açlığa katlanılmaz.
26- Aç aç ile yatınca arada dilenci doğar.
Karı ve koca yoksul olursa bunlardan doğacak çocuk zengin olmaz ya.
27- Aça kuru ekmek bal helvası gibi gelir. (Aça arpa ekmeği etten lezzetli
gelir).
İş bulamayan kişi, eline geçen çok küçük bir işi büyük bir nimet sayar.
28- Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez.
Aç, hiçbir mazeretle susturulamaz. Çocuk da bir şey istedi mi, beklemek
bilmez.
29- Aç anansa (atansa) da kaç.
Aç her fenalığı göze almıştır. En yakınları için bile korkulacak bir
kimsedir. Krş. Aç, yanından kaç.
30- Aç arslandan tok domuz yeğdir.
Sadece soyluluk işe yaramaz. Soysuz olup para kazanan, soylu olup da para
kazanmayandan üstündür.
31- Aç (arık) at yol almaz, aç (arık) it av almaz.
İş gördüğünüz kimseleri aç bırakırsanız kendilerinden yararlanamazsınız.
32- Aç ayı oynamaz.
Kendisiyle kazanç sağladığınız hayvan ya da insaın doyurmalısınız ki
görevlerini yapabilsinler.
33- Aç bırakma (koyma) hırsız edersin, çok söyleme arsız (yüzsüz) edersin.
Bkz. Çok söyleme arsız edersin...
34- Aç domuz darıdan çıkmaz.
Kötü yaradılışlı açın düşündüğü tek şey, karnını doyurmaktır. Bunu
yaparken kime, neye zarar verdiğini düşünmez.
35- Aç doymam, tok acıkmam sanır.
Aç insan, yeterinden çok yiyecek ister. Tok insan da kendisine yiyecek şey
gerek değil gibi davranır.
Sözgelişi yoksul kişi, kazandıkça daha kazanmaya çalışır. Varlıklı kişi
ise durumunun sürüp gideceğini sanır da kazanç yollarına başvurmaz. Dahası,
elindekini de savurur.
36- Aç elini kora sokar.
Aç insan, yiyeceğini sağlamak için kendisini tehlikeye atmaktan çekinmez.
37- Aç esner, aşık gerinir.
İçinde bulundukları koşullara göre herkesin ayrı bir durumu, ayrı bir
davranışı vardır.
38- Aç gezmekten tok ölmek yeğdir.
Aç olarak yaşamanın ne tadı vardır? Ölürken bile tok olmak yeğlenir.
39- Aç gözünü, (yoksa) açarlar gözünü.
Her işinde uyanık bulun. Yoksa öyle silleler yersin
ki gözünü dört açmak zorunda kalırsın.
40- Açık ağız aç kalmaz.
1) Ne istediğini bilen ve bunu söylemekten usanmayan kimse aç kalmaz.
2) Yaşayan kimse geçim yolunu arar, bulur. Krş. Acından kimse ölmemiş.
41- Açık göte herkes tükürür.
Utanç verici, iğrendirici davranışları herkes ayıplar, tiksinti ile
karşılar.
42- Açık kaba it değer.
Gizli kalması gereken şeyler herkese açılırsa bundan büyük zararlar doğar.
43- Açık yaraya tuz ekilmez.
Taze bir acısı bulunan kimsenin üzüntüsü, birtakım söz ve davranışlarla
artırılmamalıdır.
44- Açılan solar, ağlayan güler.
Hiçbir durum olduğu gibi kalmaz, tersine döner: Güzel çirkinleşir,
üzüntülü olan mutluluğa kavuşur.
45- Açın gözü ekmek teknesinde olur.
Kişinin bütün düşündüğü şey, yaşaması için büyük değer taşıyan şeyi elde
etmektir. Krş. Oduncunun gözü omçada...
46- Açın imanı olmaz.
Aç olan kimse, karnını doyurabilmek için her şeyi yapar: İnsafsızdır,
ahlak ve din kuralları da tanımaz.
47- Açın karnı doyar, gözü doymaz.
1) Uzun zaman aç kalmış kişi, bu durumunun sıkıntısını unutamaz. Bol
yiyeceğe kavuşup karnını iyice doyurduğu zaman bile içinde yine aç kalmak
korkusu vardır. Onun için yemek başından kalkmak istemez; gözü yiyecekte
kalır.
2) Tutkulu (ihtirasli) kimse doyma, yetinme bilmez.
48- Açın koynunda ekmek durmaz (eğleşmez).
Kazancı kendisine yetmeyen kişi, eline geçeni hemen harcar; yarına bir
şey saklayamaz.
49- Açın kursağına çörek dayanmaz.
Yoksulluk içinde bulunan kimse kolay kolay genişliğe kavuşamaz. Bir eksiği
giderilirse başka bir eksiği kendini gösterir.
50- Açın uykusu gelmez.
Bkz. Aça dokuz yorgan örtmüşler...
51- Aç ile dost olayım diyen peşin karnını doyursun.
İlişki kuracağımız kimsenin sağlaması olanağı bulunmayan şeyi, ona
güvenmeden, kendimiz sağlamalıyız.
52- Aç ile eceli gelen söyleşir.
Açın gözü hiçbir şeyi görmez. O, karnını doyurmak için, kendisine güçlük
çıkaran kimseyi öldürebilir.
53- Aç karın katık istemez.
Büyük gerekseme içinde bulunan kişi, lüks peşinde koşmaz. Eline geçen
değersiz nesneleri bile beğeni ile karşılar.
54- Aç köpek fırın (-ı, fırın damı, duvarı) deler (yıkar).
Aç kimse, karnını doyurmak için, gücünün yetmeyeceği sanılan engellerle
çarpışır ve istediğini elde eder.
55- Aç kurt arslana saldırır.
Açın gözü kararmıştır. O, karnını doyurmak için gerekirse ölümü göze
alarak kendisinden kat kat güçlü olan yaratıklarla boğuşur.
56- Aç kurt yavrusunu yer.
Aç olan, karnını doyurmak için canavarlığın en korkuncunu yapar.
57- Açlık ile tokluğun arası yarım yufka (bir dilim, bir lokma ekmek).
Yoksulluğa yerinmemeli. Küçük bir şey, en büyük gerekseme duygumuzu
gidermeye yeter.
58- Açma sırrını (sırrını açma) dostuna, (dostunun dostu vardır) o da
söyler dostuna.
Bir sır, dosta bile açılmamalıdır. Açılırsa o da kendi dostuna anlatır.
Bundan üçüncü kişi duyar. Böylece sır yayılır, sır olmaktan çıkar.
59- Aç ne yemez, tok ne demez.
Yoksul kişi eline geçen şeyin iyisine kötüsüne bakmaz. Varlıklı kişi ise
en güzel şeylerde bile kusur bulur; çekinmeden her şeyi söyler. Krş. Acıkan
ne olsa yer, acıyan...
60- Aç ölmez, gözü kararır; susuz ölmez, benzi sararır.
Yoksulluk insanı öldürmez ama, türlü türlü üzüntü ve sıkıntı içinde
yıpratır. Krş. Borçlu ölmez...
61- Aç tavuk (düşünde) kendini buğday (arpa, darı) ambarında sanır (görür).
Yoksul kişi, kendini bolluğa kavuşma hayaline kaptırır. O zaman yapacağı
işleri şimdiden tasarlar.
62- Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü.
Karşındakini kızdırarak seninle ilgili kötü şeyleri ortaya dökmesine, senin
için kötü sözler söylemesine yol açma.
63- Aç, yanından kaç.
Yoksul ile arkadaş olmaya gelmez. Çünkü sonu gelmeyen istekleriyle seni
rahatsız eder. Dahası, kendi çıkarı için sana fenalık yapabilir. Krş. Aç
anansa da kaç.
64- Aç yar onda sarpın kurcalanmaz.
Bir nesneden yoksun olan kişi yanında o nesne üzerine dikkati çekecek
davranışlarda bulunulmamalıdır. Krş. Kel yanında kabak anılmaz.
65- Ada bana, adayım sana.
Sen bir kimse için fedakarlıkta bulunursan o da senin için fedakarlıkta
bulunur. Krş. Hasta ol benim için...
66- Adam adama gerek olmasa her biri bir dağ başında olurdu.
İnsanlar bütün gereksemelerini tek başlarına sağlayamazlar. Bunun için
toplu yaşamak ve birbirlerine yardım etmek zorundadırlar.
67- Adam adama (gene, her zaman) gerek olur, (iki serçeden börek olur).
İnsanlar her zaman birbirlerine gerek olurlar. Birbirlerinden yararlanarak
iyi şeyler yaparlar. (İki önemsiz serçe eti bile birleşince börek yapmaya
yeter.)
68- Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil (Adam adama yük olmaz).
Bir kimseye konuk olan ya da bir iş için gelen kişi o kimsenin yanında
uzun süre durmaz. Canımız bile sürekli olarak gövdemizde kalmayacaktır.
Onun için yanımıza gelen kimseleri yüksünmemeliyiz.
69- Adam adamdan korkmaz, utanır (hatır sayar).
Bir kimse başka bir kimseye hak ettiği sert karşılığı vermiyor ve bir
kötülük yapmıyorsa korktuğundan değil, hatır saydığındandır.
70- Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, olmasa da çulu (atlastan
olsa çulu).
İnsanın değeri zengin olmakla artmaz. Yoksulluk da insanın değerini
azaltmaz. Öte yandan değersiz insan kılık kıyafetle değer kazanmaz. Nasıl ki
çulu olmayan eşek, eşek olmaktan çıkmaz.
71- Adam adamı bir kere (defa) aldatır (sınar).
Bir kimse, başkasını bir kez aldatabilir; ikinci kez atdatamaz. Çünkü
birinci aldanmadan ders alan kişi artık ona inanmaz.
72- Adam adamın şeytanı.
Bkz. İnsan insanın şeytanıdır.
73- Adam adam, pehlivan başka adam.
Herkesin yapabildiği işleri yapan adam, sıradan bir
kişidir. Herkesin yapamayacağı işi yapabilen adam,
üstün nitelikli kişi olarak tanınıp övülür.
74- Adama dayanma ölür, ağaca dayanma kurur.
Bkz. Ağaca dayanma kurur...
75- Adam ahbabından bellidir.
Bkz. Kişi arkadaşından bellidir.
76- Adamak kolay, ödemek güçtür.
Söz vermek kolaydır, ancak bu sözü yerine getirmek güçtür. Çünkü bu, ya
para ödemeyi ya da uğraşıp bir şey yapmayı gerektirir.
77- Adamakla mal tükenmez (Hak saklasın vermesinden).
Yardımsever görünmek ve bir hayır işine para vaat
etmekle gerçekten özveride bulunulmuş olmaz. (Söz
veren belki de bir şey vermemeye kararlıdır.)
78- Adam (insan) eti (yükü) ağırdır.
Bkz. İnsan eti (yükü) ağırdır:
79- Adam hacı mı olur ulaşmakla Mekke'ye, eşek derviş
mi olur taş çekmekle tekkeye?
Belli bir düzeye erişmek, o durumun gerektirdiği nitelikleri taşımakla
(ya da yerine getirmekle) gerçekleşir. Görünüşü ona benzetmekle değil.
80- Adamın adı çıkacağına canı çıksın.
Bkz. İnsanın adı çıkmaktansa...
81- Adamın ahmağı malını över.
Malını öven kişi, dinleyenlerde o mala karşı hırs ve istek uyandırır. Bu
da malın elden gitmesine yol açar.
82- Adamın alacası içinde, hayvanın alacası dışında.
Bkz. İnsanın alacası...
83- Adamın iyisi alışverişte belli olur.
Birçok insanlar çıkarları için ahlak dışı davranışlarda bulunmaktan
çekinmezler. Böyle davranışlara en çok alışverişte rastlanır. Bir kimse
alışveriş sırasında yalan söylemez, hile yapmaz, buna benzer ahlak dışı
davranışlara sapmazsa iyi insan olduğunu göstermiş olur.
84- Adamın (insanın) kötüsü olmaz, meğer züğürt ola.
Toplum içinde her kişinin bir değeri vardır. Değer verilmeyen kişiler
sadece zügürtlerdir.
85- Adamın yere bakanından, suyun sessiz (yavaş) akanından kork
(Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından kork).
Düşünce ve duygularını açıga vurmayan sessiz insan, yavaş yavaş akan suya
benzer: Derin ve tehlikelidir.
86- Adam (adamın iyisi) iş başında belli olur.
Bir insanın gerçek değeri, iş başında gösterdiği yeterlik ve başarı ile,
çevresindekilere karşı davranışıyla ölçülür.
87- Adam kıymetini adam bilir.
Bkz. İnsan kıymetini insan bilir.
88- Adam olacak çocuk bokundan belli olur.
Bir kişinin yeni başladığı işte ilerleyebilip, ilerleyemeyeceği
daha ilk davranışlarından anlaşılır.
89- Adam olana bir söz yeter.
Kendisine bir şey yaptırmak istediğimiz, ya da bir öğüt verdiğimiz kimse
anlayışlı bir kişi ise bir kez söylemekle o işi yapar, öğüdü dinler.
İstediğimizi yapmayıp bizi döne döne söylemek zorunda bırakan kimsenin
insanlık niteliği eksiktir.
90- Adam (insan) yanıla yanıla, pehlivan yenile yenile.
Kişi, her girişiminde başarılı olmayabilir, yanılmış olur. Ama yeni
girişimlerinde eski hatalara düşmeyecek deneyimler kazanmış olacağından
başarma şansı artar.
91- Ağa borç eder, uşak harç.
Efendisi para sıkıntısı içinde olup borç etse bile uşak
halden anlamaz. Para sıkıntısı çekmedikleri zamanlardaki bol harcamayı
sürdürür.
92- Ağaca balta vurmuşlar sapı bedenimden demiş.
Bir kimseye en büyük kötülük, nankör olan yakınlarından ve kendi
yetiştirdiklerinden gelir. Krş. Kartala bir ok değmiş...
93- Ağaca (taşa) çıkan keçinin dala bakan (ağaca çıkan) oğlağı olur.
Çocuklar ana ve babalarından, küçükler büyüklerinden gördüklerini yapmaya
özenirler; yaparlar da.
94- Ağaca dayanma kurur (çürür), adama (insana) dayanma ölür.
Hiçbir destek sürekli olmaz. Bunun için insan yapacağı işte başkalarının
desteklemesine güvenmemeli, yalnız kendi gücüne dayanmalıdır.
95- Ağacı kurt, insanı dert yer.
Kurt, ağacı nasıl içinden yiyerek çürütürse dert ve üzüntü de insanı
öylece hırpalar, yıpratır.
96- Ağacın kurdu içinde olur.
Bir topluluğu çökertip yıkacak öğeler, sinsi sinsi içeride çalışırlar.
97- Ağaç ağaç içinde büyür.
Bir gencin yetişip olgunlaşması, çevresinde yetişmiş, olgunlaşmış kişiler
bulunmasıyla, onların koruyup eğitmesiyle gerçekleşir.
98- Agaç düşse de yakınına yaslanır.
Durumu bozulan kimseyi yakınları destekler.
99- Ağaç kökünden yıkılır.
Ayrıntıların değişmesiyle bir düzen bozulmaz. Düzenin yıkılması, temelin
yıkılmasıyla olur.
100- Ağaç, meyvesi olunca başını aşağı salar.
Faydalı eser veren, erdem ve bilgi ile donanmış olan insan, kimseye
yüksekten bakmaz, alçakgönüllü olur.
101- Agaç ne kadar uzasa göğe ermez.
İnsan ne denli yükselirse yükselsin, bir yerde durur. Erişilmesi doğa
yasalarına aykırı olan yüksekliğe çıkamaz.
102- Agaçtan maşa olmaz.
Yeteneksiz, beceriksiz kimse, önemli işlerde kulanılamaz.
103- Ağaç yaprağıyla gürler (güzeldir).
İnsan, akrabası, yakınları, yandaşları ile varlığını gösterir; önemli
işler yapar. Bunlar olmazsa cılız ve güçsüzdür. Krş. Yalnız taş duvar
olmaı., Bir elin nesi var..., Yalnız kalanı..., Yalnızlık Allah'a...
104- Ağaç yaş iken eğilir.
Çocuklar küçük yaşta kolay eğitilir. Büyük insan
kolay kolay eğitilemez.
105- Ağalık (beylik) vermekle, yiğitlik vurmakla (-dır).
Çevrede hatırı sayılır, sözü geçer bir adam olmak
istersen, gereken yerlere bol para yardımında bulunacaksın; eş, dost uğruna
bol para harcayacaksın. Yigit diye tanınmak istersen, savaşta da barışta
da vurucu, kırıcı olacaksın.
106- Ağanın alnı terlemezse ırgatın burnu kanamaz.
İşveren, birlikte çalışıp yorulmazsa, işçi var gücüyle işe sarılmaz.
107- Ağanın gözü ata tımardır.
Ağanın gözü atın üzerinden eksik olmazsa ata iyi bakılır.
İş sahipleri de işlerini sürekli olarak denetlerlerse iş düzgün gider.
108- Ağanın gözü öküzü (ineği) semiz eder.
Ana baba, çocuklarına, mal sahipleri mallarına iyi bakarlarsa sevindirici
sonuçlar alırlar.
109- Ağanın gözü, yiğidin sözü.
Bir yerin büyüğü için önemli şey, işleri denetlemektir. Yiğit için önemli
şey ise sözünün eri olmaktır.
110- Ağanın malı çıkar, uşağın canı.
1) Patron mal sahibi olur ama bu uğurda işçi canı çıkıncaya değin
çalışmıştır.
2) Bir yıkımı önlemek için zengin malını, işçi canını verir.
111- Ağaran baş, ağlayan göz gizlenmez.
Belirtileri ortada olan yaşlılık da, izleri ortada duran üzüntü de ne
yapılsa gizlenemez.
112- Ağası güçlü olanın kulu asi olur. (Ağası yiğit olanın etbaı
sarhoş gezer).
1) Dişli birine dayanan kişi, herkese kafa tutar; kabadayıca işler yapar.
2) İşveren zorbalık ederse işçi karşı gelir.
113- Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter.
Tanrı her yaratığın rızkını birlikte yaratır.
114- Ağır basar, yeğni (hafif) kalkar.
1) Ağırbaşlı kişiye herkes saygı gösterir. Ağırbaşlı
olmayan, her şeye burnunu sokan kimseye kimse önem vermez.
2) Agırbaşlı insan, oturaklılığından, hafif insan, farfaralığından belli
olur.
3) Değerli kişi, herkesin beğendiği eylemi gerçekleştirince değersiz
kişinin daha önce yaptıkları etkisiz kalır.
115- Ağır git ki yol alasın.
Tuttuğu yolda ilerlemek isteyen, ağır ağır, ama güvenilir adımlarla
yürümelidir. İven kimse sürçebilir, yolunu şaşırabilir.
116- Ağır kazan geç kaynar.
1) Kalın kafalı insan bir konuyu zor anlar.
2) Tembel kimsenin elinden iş geç çıkar.
3). Ağırbaşlı insan çabuk öfkelenmez.
115- Ağırlık altın kale, hafiflik başa bela.
Ağırbaşlı kimselere herkes hayran olur, saygı gösterir. Gereksiz işler
yapan, gereksiz laflar eden, her şeye burnunu sokan kişiler aşağılanırlar,
hep başlarına dert açarlar.
118- Ağır ol batman gel (döv, gelesin, dövesin).
Batmanlarla tartılacak gibi ağır ol. Ağırbaşlı ol ki
değerin üstün tutulsun.
119- Ağır otur ki bey (ağa, molla) desinler.
Hoppalık, züppelik etme; ağırbaşlı ol ki büyüğümüz diye sana saygı
göstersinler.
120- Ağır taş batman döver (yerinden oynamaz).
Ağırbaşlı kişi kimsenin oyuncağı olmaz. Onu hırpalamaya kimsenin gücü
yetmez.
121- Ağır yongayı yel kaldırmaz.
Ağırbaşlı kimseye şöyle böyle olaylar etki yapamaz, zarar veremez. Krş.
Yeğniyi yel alır...
122- Ağız büzülür, göz süzülür, ille burun, ille burun.
Kimi kusurların düzeltilmesi kolaydır. Ancak öyle
kusurlar vardır ki düzeltilemez.
123- Ağızdan burun yakın, kardeşten karın.
İnsanlar, hısımları arasında kardeşlerinden de çok kendi çocuklarını
benimser, severler.
124- Ağız yer yüz utanır.
Armağan alan kişi, armağanı verenin dileğini yerine getirmemeye utanır;
işini yapar.
125- Ağlamakla yar ele girmez.
İnsanın çok sevdiği şey, sadece özlemini çekmekle elde edilemez. Onu ele
geçirmenin yollarını bulmak gerekir.
126- Ağlama ölü için, ağla deli (diri) için.
Yakınlarınızdan biri ölse, birkaç gün ağlarsınız, sonra acınız küllenir.
Ama yakınlarınızdan biri deli olsa, acıklı durumu hep gözünüzün önünde, dert
her gün tazedir. Asıl ağlanacak durum budur.
127- Ağlamayan çocuğa meme vermezler.
Sesini yükseltmeyen kimseye hakkını vermezler.
Onun için sesinizi duyurmalı, hakkınızı aramalısınız.
128- Ağlarsa anam ağlar, başkası (kalanı) yalan ağlar.
Kişinin derdini yürekten paylaşan tek varlık anasıdır.
Hiç kimse ona anası kadar içten yanmaz. Başkalarının üzülmesi yüzdendir.
129- Ağlatan gülmez.
Başkasına zulmeden kimsenin kötülüğü yerde kalmaz; kendisine döner. Onu da
ağlatırlar.
130- Ağlayanın malı gülene hayır etmez.
Birinin malını haksızlık ve zulüm ile elinden alan kişi, o malın hayrını
görmek şöyle dursun bir yıkıma uğrayarak eyleminin cezasını görür.
131- Ağrılarda göz ağrısı, her kişinin öz ağrısı.
Göz ağrısı, ağrıların en acısıdır. Ama her kişinin
başka türlü bir ağrısı vardır ki kendisi için göz ağrısı denli acıdır.
132- Ağrımayan baş yastık istemez.
Bkz. Sağ baş yastık istemez.
133- Ağrısız baş mezarda gerek (olur), (Gailesiz baş, yerin altında),
(Rahat ararsan mezarda).
Yaşayan her kişinin derdi vardır. Dertsiz kimse ararsanız ancak mezarda
bulursunuz. Yani kişinin derdi ancak ölmesiyle biter. Krş. Dertsiz baş
terkide gerek.
134- Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar.
Yazın sıcak günlerinde tarlada çalışan kişi, zahiresini kazanır; kışın
soğuk günlerinde geçim sıkıntısı çekmez. Krş. Ağustosta gölge kovan...,
Yazın başı pişenin...
135- Ağustosta gölge kovan, zemheride karnın ovar.
Ağustos böceğiyle karınca masalında olduğu gibi vakit ve fırsat varken
geleceğini sağlamaya çalışmayıp keyfe, zevke dalan, fırsat elden gittikten
sonra aç ve perişan olur. Krş. Ağustosta beyni kaynayanın..., Yazın
gölge kovan..., Ağustosta yatan..., Yazın gölge hoş...
136- Ağustosta yatanı zemheride büğelek tutar.
Yazın (fırsat elde iken) çalışıp kazanmayan kişi, kışın (çalışma olanağı
elden gittikten sonra) sıkıntılar içinde kıvranır. Krş. Ağustosta gölge
kovan... Yazın gölge hoş...
137- Ağustosun 15'inden sonra ere kaftan, ata çul.
Çünkü artık soğuklar başlayabilir.
138- Ağustosun yarısı yaz, yarısı kıştır.
Ağustos ortalarında yaz sıcakları azalır, serinlik başlar.
139- Ağzı eğri, gözü şaşı ensesinden (arkasından) belli olur (bellidir).
Bir kişinin tutum ve davranışları, o kişide birtakım kusurlar bulunduğunu
gösterir.
140- Ağzına tat bulaşanın gözü pekmez tutumundadır.
Bir işten kazanç elde eden kişi, o tür işler peşinde koşar.
141- Ağzın karnından büyük olmasın.
Gücünün yetmeyeceği büyük işlere girişme.
142- Ah alan onmaz.
Zulmettiği, kötülük yaptığı için kendisine ilenilen kimse onmaz.
143- Ahlatın (armudun) iyisini (dağda) ayılar yer.
Güzel şeyler, çok kez, ona layık olmayan kimselerin eline geçer.
144- Ahali isterse padişahı tahttan indirir.
Toplumda halkın gücü, bütün güçlerin üstündedir.
144- Ahmağa yüz, abdala söz vermeye gelmez.
Ahmağa yüz verirseniz, sizi durmadan meşgul eder, rahatsız eder.
Dilenciye sana zamanı gelince şunu vereceğim derseniz, ikide birde
karşınıza dikilip, hani bana şunu verecektiniz demesinden başınızı
alamazsınız.
145- Ahmak gelin yengeyi halayığı sanır.
Ahmak kimse, kendisini korumakta olan kişiye, hizmetine verilmiş biri
gözüyle bakar ve saygısızca davranışıyla onun gönlünü kırarak hizmetinden
yoksun kalır.
146- Ahmak iti yol kocatır.
Bkz. Akılsız iti...
147- Ahmak (şaşkın) misafir ev sahibini ağırlar.
Misafiri ağırlamak ev sahibine düşer. Ama şaşkın misafir bunun tersini
yapar. Başkasının görev ve yetkilerini üzerine alan böyle ahmaklar başka
konularda da görülür.
148- Ah yerde kalmaz.
Bkz. Mazlumun ahı..., Kimsenin ahı...
149- Akacak kan damarda durmaz.
Bir zarara uğramak alnımıza yazılmışsa ne yapsak önüne geçemeyiz.
150- Ak akçe kara gün içindir.
Kazanmakla mutluluk duyduğumuz para, dar zamanımızda bizi sıkıntıdan
kurtarır. Böyle durumlarda parayı harcamaktan çekinmemeliyiz.
151- Akan çay her zaman kütük getirmez.
Kimileyin emek harcanmadan para kazanılsa da bu her zaman gerçekleşmez.
152- Akan su yosun tutmaz.
Bkz. İşleyen demir pas tutmaz.
153- Akara kokara bakma, çuvala girene bak.
İyi, kötü deme; mal ve para biriktir.
154- Akarsu çukurunu kendi kazar (Su yatağını bulur).
Bir şeyler yapma isteği ve gücü bulunan kişi, uygun bir çalışma yönü ve
alanı bulur.
155- Akarsu pislik tutmaz.
Eski bir kanışa göre akar su -ne kadar kirletilirse kirletilsin- temiz
kalır.
156- Akarsuya inanma, eloğluna dayanma.
Akışı ne kadar yavaş olursa olsun, akar suya girmek tehlikelidir. İnsan
sürüklenip, burgaca rastlayıp boğulabilir. Bunun gibi birkaç beğenilir
durumuna bakıp el oğluna güvenmek doğru değildir. Anlaşamayacağınız, sizin
için zarara yol açan tutumları bulunabilir.
157- Ak curun (çeşme) akmazsa kara curun kol gibi.
Az kazancın her zaman sağlanabileceği bir konuda çok kazancın
gerçekleşmemesi önemli sayılmaz.
158- Akça akıl öğretir, don yürüyüş.
Bol olanaklar, insanların iyi işlere girişmesini kolaylaştırır, yol
yordam öğrenmesine yardım eder: Parası çok olan kişi, başkalarının aklından
geçirmediği güzel işler yapar. Kılıksız olduğu için eskiden topluluk içinde
kısıla büzüle yürüyen kimse de giyimli kuşamlı olduğu zaman dikkati çekecek
kadar güzel yürür.
159- Akçanın iyisi kesede duran, bahçanın iyisi eve yakın olan.
Para, şuraya buraya dağıtılmayıp kesede bulunursa ivedi durumlarda gereken
nesneler hemen alınabilir. Bahçe eve yakın olursa, bakımı, korunması
ve hemen yararlanılması kolay olur.
160- Akçası ucuz olanın kendisi kıymetli olur.
Bkz. Parası ucuz olanın...
161- Ak göt (don, bacak), kara göt (don, bacak) geçit başında (hamamda)
belli olur.
Aynı sınavı geçirecek olanlardan kimin iyi, kimin
kötü durumda olduğu sınav sonunda belli olur.
162- Ak gün ağartır, kara gün karartır.
Mutlu bir yaşayış, kişiyi dinç, şen, iyimser kılar.
Üzüntülü yaşayış ise yıpratır, zayıflatır, karamsar yapar.
163- Akıl adama sermaye (O da gide gelmeye).
İnsanın en değerli sermayesi aklıdır. Çünkü bütün işlerini en iyi biçimde
onunla döndürür. Bu sermaye elden çıkarsa bir daha ele geçirilemez. Bu
nedenle onu iyi kullanmak ve korumak gerektir.
164- Akıl akıldan üstündür.
Önemli sorunlarda güvendiğiniz akıllı kimselerin düşüncesini sorunuz. Sizin
düşünemediğinizi başkası, onun da düşünemediğini bir başkası düşünüp sizi
aydınlatabilir.
165- Akıl için tarik (yol) birdir.
Karışık bir sorunun çözümünü, iyi düşündüklerine inandığınız birkaç kişiden
ayrı ayrı sorsanız, aynı yanıtı alırsınız. Bu sonuca nasıl vardıklarını
araştırırsanız görürsünüz ki hepsi de yargılamalarında aynı mantık yolunu
kullanmışlardır ve size şunu söylerler: Doğruyu bulmak için aklın
izleyeceği bir tek yol vardır. Bu yoldan gidenlerin hepsi aynı
sonuca varır, yani doğruyu bulur. Başka yollar, aklın izleyeceği yollar
olmadığından insanı yanlış sonuca götürür.
166- Akıl kişiye (adama) sermayedir.
Bir kimsenin giriştiği bütün işlerde baş araç ve en büyük etken akıldır.
167- Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış (beğenmiş).
İnsan kendi tutumunu, davranışını başkalarınınkinden daha üstün görür.
Herhangi bir konuda onun düşündüğüne benzemeyen başka düşünceler ileri
sürülse, kendi düşüncesini yeğler. Öyle ki bütün insanların akılları ortaya
konulup da, her kişi bir akıl seçsin, kendisine akıl edinsin denilse
herkes şimdiki aklını seçip alır. Krş. Herkes aklını...
168- Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır. (Deli dostun olacağına
akıllı düşmanın olsun)
Akılsız kimse, dostu için iyi niyet beslediği halde
yaptığı işin ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını düşünemez. Böylece dostuna
bilmeyerek kötülük edebilir. Oysa akıllı düşmanın yapacağı kötülüğü,
insan akıl yoluyla sezer, gereken önlemi alır. Akıllı düşmanla anlaşmak da
kolay olur.
169- Akıllı düşününceye kadar deli oğlunu evirir.
Daha az düşünen ama çabuk karar veren kimse, çok düşünüp de karar
veremeyen kimseden daha iyi iş görür. Krş. Akıllı köprü arayıncaya dek...
170- Akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer.
Tedbirli kişi, istediği şeyi elde etmek için sağlam yol arar. Bunun için
de sonucu almakta gecikir. Atak kişi ise tehlikeyi göze alarak işe girişir
ve çabuk sonuç alır. Krş. Akıllı düşününceye kadar...
171- Akıllı oğlan neyler ata malını, akılsız oğlan neyler ata
malını, (Hayırlı evlat neylesin malı, hayırsız evlat neylesin malı), (Oğlum
deli malı neylesin, oğlum akıllı malı neylesin).
Bir baba çocuklarına mal bırakmalıyım diye düşünmemelidir. Çocuk akıllı
ise malı kendisi kazanır; baba malına gerekseme duymaz. Akılsız ise,
babası ne denli mal bırakırsa bıraksın, altından girer, üstünden çıkar;
malsız kalır. Bu duruma göre babanın ona mal bırakması gerekmez.
172- Akıllı olsa her sakallı kişi, sakallılara danışırlardı her işi.
Her yaşlı, sakallı kişi akıllı sanılmamalıdır. Akıl yaşta değil baştadır.
173- Akıllı, söylemeden düşünür, akılsız düşünmeden söyler.
Sonra pişman olmamak için, söylenecek söz, yapılacak iş önce iyi
düşünülmelidir. Düşünülmeden söylenen söz, yapılan iş, sakıncalı olabilir;
zarar doğurabilir.
174- Akıl (baht) olmayınca başta, ne kuruda biter, ne yaşta.
Bkz..Baht olmayınca başta...
175- Akıl olmayınca ne yapsın sakal?
Kişi, sadece yaşlanmakla olgunlaşmaz. Akılsızsa, çocukça işler yapar.
Krş. Akıl yaşta değil baştadır.
176- Akıl ortak ortak, mal ortağı kaypak.
Yararlı ortaklık, yapılacak iş üzerinde danışma ortaklığıdır. Bu, kişileri
kötü sonuçtan korur. Mal ortaklığında ise her ortak kendi çıkarını
düşündüğünden ortağının zararına çalışabilir.
177- Akıl para ile satılmaz.
Delice iş yapan zengin bulunduğu gibi akıllıca iş yapan yoksullar da
vardır- Askıl para ile satılsaydı birincilerle ikincilerin tutumları bunun
tersi olurdu:
178- Akılsız başın cezasını (zahmetini) ayak çeker.
1) İyi düşünmeden verdiğimiz kararın kötü sonuçlarını düzeltmek için şuraya
buraya koşup yorulmak zorunda kalırız.
2) Baştakilerin yanlış tutumlarından ileri gelen sıkıntıyı buyruk altında
çalışanlar çeker.
179- Akılsız iti yol kocatır.
|